İsrail’deki tüm yüksek teknoloji firmalarının %20’si, ülkenin en büyük sektörü olan siber güvenlikle uğraşıyor.
İsrail’in siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri olduğu bir gerçek. Başbakanlık Ulusal Siber Güvenlik Bürosu’na göre, İsrail’in ihraç ettiği siber güvenlik çözümlerinin değeri 2014 yılında toplamda 6 milyar USD’ye ulaştı. Bu oran, 71,7 milyar USD’lik küresel pazar değerinin %8’i.
Bu toplam oranın büyük çoğunluğunu haliyle Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri (başta ABD ve İngiltere) oluştursa da, Asya-Pasifik bölgesinin büyüme oranı çok daha yüksek. Bu bölgede sanayinin büyümesini sağlayan başlıca ülkeler Çin ve Hindistan.
İsrail bir ABD, bir İngiltere ya da bir Çin olmasa da, Bank of America-Merrill Lynch, yayınladığı raporunun küçük bir kısmını İsrail’in küresel sanayiye katkısına ayırarak şunları belirtti: “İsrail küçük uzmanlık alanlarında lider konumda; siyasi konumu ve geçmişi sebebiyle askeriye ve istihbarat toplulukları için ileri teknoloji çözümler üretmeye odaklı bir gündemi var (gerçi İngiltere’de olduğu gibi burada da en iyi genç ve yenilikçi şirketlerin bilhassa ABD’deki denizaşırı firmalar tarafından satın alınmaya başlaması çok öncelere dayanıyor). İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) en büyük istihbarat birimi ‘Unit 8200’ ile İsrail, siber güvenlik alanında uluslararası bir lider olarak görülüyor. Örneğin 2014 yılında İsrail, değeri 6 milyar USD’nin üzerinde siber güvenlik ürünleri ihraç etti, ki bu tutar 2013 yılı toplamının iki katıydı (kaynak: 5. Yıllık Uluslararası Siber Güvenlik Konferansı, 2015).”
İsrail’in siber saldırılara en hazırlıklı 10 ülke arasında yer almasının sebebi de tam olarak bu. HCSS firması, ülkelerin bu tür saldırılara karşı ne kadar hazırlıklı olduğuna dair çeşitli kriterlere bağlı kalarak yaptığı araştırmada İsrail’e genel sınıflandırmada 9 üzerinden 3 verdi. En yüksek puanı 3,8 ile ABD alırken, onu İngiltere (3,6) ve Hollanda (3,5) izledi. İsrail’in puanı Fransa’dan (2,8), Rusya’dan (1,6) ve hatta Çin’den (1,4) daha yüksek. Bu rakamlara bakıldığında İsrail, %1’lik bir oranla bilişim suçlarının en az olduğu ülkelerden biri. Bu oranda ABD (%23) ve Çin (%9), bu suçların en fazla görüldüğü ilk iki ülke. İsrail’de bilişim suçu oranı Arjantin ve Avustralya ile aynı.
Bank of America-Merrill Lynch’in İsrail ile ilgili söylediklerine verilebilecek en iyi örnek, üç kurucusu da (Shwed, Shlomo Kramer ve Marius Nacht) Unit 8200’de görev yapmış olan Check Point Software Technologies Ltd. adlı şirket. İsrail siber güvenlik sanayinin ve genel bağlamda İsrail yüksek teknolojisinin sancak gemisi olan Check Point, daha siber uzayın ne olduğu bilinmezken siber güvenliğin ne olduğunu fark etmişti.
Bugün, yani kuruluşundan 23 yıl sonra 15 milyar USD’lik piyasa değeriyle Check Point, dünyanın en büyük kamu bilgilendirme güvenlik şirketlerinden biri ve Bank of America-Merrill Lynch’e göre, Check Point’in siber uzay riskine maruz kalma oranı Cisco Systems ve Juniper Networks gibi şirketlerinkinden çok daha yüksek. Bank of America-Merrill Lynch’in siber güvenlik riski altındaki 50 şirketi sıraladığı listedeki 15 şirket, yüksek risk grubunda sınıflandırıldı (orta veya düşük risk gruplarına kıyasla). Bu 15 şirketin arasında Check Point ile birlikte yine bir İsrail firması olan CyberArk Software Inc.’in yanı sıra, Check Point’in ilk çalışanlarından Nir Zuk’un kurduğu ABD firması Palo Alto Networks yer alıyor.
Unit 8200’ün benzersizliği ve Check Point’in büyük başarısı, niş siber güvenliğin yurt içi yüksek teknoloji sanayinin önde gelen sektörleri arasına nasıl girdiğini açıklayabilir. Sadece bu nişte İsrail’in yüksek teknoloji iş gücünün %7’si, yani 19.000 kişi çalışıyor.
IVC’nin İsrail siber güvenlik sanayi hakkında yayınladığı özel bir rapora göre, İsrail’de bu sektörde faaliyet gösteren 430 şirket var. Bu sayı 10 yıl önceki, yani 2006 yılındaki 250 şirketin neredeyse iki, 20 yıl önceki, yani 1996 yılındaki 20 şirketin ise 20 katı. Bu sayı yüksek gelebilir, fakat şirketlerin çoğu bu sektörde çok yeni olduğundan belki de sektörün tanımının bu durumda biraz değiştirilmesi gerekiyor. Bu 430 şirketin sadece %46’sının başlangıç geliri, sadece %9’unun yıllık 10 milyon USD üzerinde geliri var. Bu da geri kalan %45’in aslında halen gelişim laboratuvarları olduğu anlamına geliyor; bu şirketlerin ürünleri henüz ticaret aşamasında değil ve belki de hiç olmayacak.
IVC raporunda ayrıca, 2000 yılından başlayarak yılda ortalama 52 şirketin kurulduğu, fakat bu sayının geçtiğimiz dört yılda 66’ya çıktığı belirtiliyor. Elbette ki sayının en yüksek olduğu yıl 76 şirketle 2000. Onu 73 şirketin kurulduğu 2013 yılı izliyor.
Rapora göre İsrail’de son 20 yılda kurulmuş siber güvenlik şirketlerinin yarısı halen faaliyet halinde. Raporda, “İsrail’de yüksek teknoloji alanına giren genç ve yenilikçi şirketlerin hayatta kalma oranları göz önüne alındığında bu istisnai bir oran,” deniyor.
İsrailli siber güvenlik şirketleri, çoğunluğunu girişim sermayelerinin oluşturduğu finans kaynakları olmadan bu başarıyı gösteremezdi. IVC’ye göre 2012 yılındaki ilk finansman turunda şirket başına 2,3 milyon USD toplanmışken, bu rakam 2015 yılında üç katına çıkarak 6,9 milyon USD oldu.
2012 yılında ‘sadece’ 29 İsrailli siber güvenlik firması toplamda 65 milyon USD elde ederken, 2015 yılında toplam rakamın 539 milyon USD’ye, yani 2010 yılında toplanan 58 milyon USD’nin neredeyse 10 katına çıkması, yerel sanayinin bu atılımını vurgulayabilir. “Bu durum, bir yatırım aracı olarak siber güvenlik nişini yerel yüksek teknoloji sanayinin başına getiriyor,” diyen IVC, 2015 yılında sermaye tedarik eden 78 firmanın halihazırda faaliyette olan firmaların %20’sini, yani İsrail yüksek teknoloji sanayindeki oranın iki katını oluşturduğunu da ekliyor.
Kaynak: Globes